NECMETTİN KILIÇ

Barak ili

Barak İli

Ekleyen: NKILIÇ  

 

 

Karkamıştan başlayarak batıda Oğuzeli’ne, Kuzeyde Nizip Birecik asfaltına kadar uzanan güneyde Suriye tepeleriyle çevrili geniş düzlüğe Barak Ovası adı verilir. Verimli topraklar ve üzerine yüzlerce yerleşim alanının yer aldığı bu ova, adını eski bir Türk boyu olan Baraklılardan almaktadır.
Barak adına Halep Türkmenleri arasında Kanuni devrine ait kayıtlarda rastlanmaktadır. Bu kolun oğuzların Bayat boyundan geldiği araştırmacılar tarafından kabul edilir.
Anlam olarak Barak çok tüylü köpek anlamına gelirsede Barak Boyu için bu ifadeyi kullanmak son derece yanlış olur. Barak sözcük olarak kıllın anlamına gelirki bu bir nevi önüne gelen ismi niteler. Kısa, uzun, şişman gibi. Barak boyunun Anadolunun hangi siyasi ortamında Anadoluya geldikleri pek kesinlik kazanmış değildir. Kaynaklarda bu konuda sağlıklı bir bilgi yer almamaktadır. Bilinen husus onların 16. yüzyılda Anadoluda olduklarıdır. Baraklılar Anadoluya Beydilli cemaatı ile birlikte gelmişlerdir. Osmanlı şeri sicillerinde ve Padişah fermanlarında bu boyun adınada 16. yüzyılın ortalarında rastlanmaktadır. Yani baraklılarda bu tarihlerde Anadoluda olmalıdırlar. Gerçi onlanır sözlü tarihlerde bu yüz yılın başını işaret etmektedir.
Sonuç olarak Barak ve Beydilli oymakları Horasanda yaşarlarken siyasi bir tazyik yada vuku bulan bir kuraklık sonucu 16. yüzyılın başlarında Anadoluya gelmişlerdir. Şu şiir onların Anadoluya gelişlerini hikaye etmektedir.
 
Kalktı sökünetti piri dedeler,
Çan çalar mayalar bozlaşır gider.
Arap ata binmiş gelinler kızlar
Onlarda hup dilinden söyleşir gider.
 
Bizim beylerimiz düştüler yola,
Ala gözlerine ben olam köle.
Abbasi beşiği, maafe bile
Atlarda çöl deyi sızlaşır gider.
 
Mevcut konumdan daha güzel yere göçmek bile insanda bir burukluk yaratır. Asırlardır yaşanılan yerlerden, yurt tutulan topraklardan kopmak kolay değildir. Ata dede yurdu üzerinde unutulmaz acı tatlı olayların yaşanıldığı yerler hep hatırasında yaşar insanın. Zorunlu, zahmetli, meşakatli ve sonu görülmeyen bu tür yer değiştirmeler sonraları kuşaktan, kuşağa aktarılır. Türkü olur, şiir olur, öykü ve destan olur. Anlatılanlara bakılırsa bu göçe 84 bin çadır katılmıştır. Sivas, Gemrik, Zile üzerinden Yozgat bölgesine gelinir ve oraya yerleşilir. Sonraları bunlar için yeni il denilen bir iskan bölgesi kurulur ve oraya alınırlar. Barak ve Beydilliler yaşamlarını göçebe ve hayvancılık üzerine kurmuşlardır.
17. yüzyılın sonlarına doğru daha öncede değindiğimiz gibi devlet yeni bmir iskanı uygulamaya koydu. Bunda amaç; konar göçer halkın merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağdaşmayan hayat tarzları yüzünden yerli ve çevre halkına zarar vermelerini önlemek harap ve boş yerleri mar etmek o günkü anlamda şenlendirmek bu gibi yerleri yeniden tarıma açmak, devleti uğraştıracak unsurları etkisiz hale getirmek ve bölgelerin sosyal etnik ypapısını devlet politikası çerçevesinde değiştirip yeniden düzenlemek için bir dizi iskan hareketine girişildi.
Tafsilatı geniş olan nedenler ve olaylar sonucu başta Beydilli, Baraklar ve daha başka Türk oymakları 17. asrın sonunda kuzey Suriye bölgesine kaydırılırlar. Böylece Beydili, Barak ve öteki Türk boylarının güzel günleri sona ermiş, aı ve hüzünlü günler başlamıştır. İskanın icrasına Kadızade Hüseyin Paşa başlamış ve Yusuf Paşa tamamlamıştır. İskan başı Feriz beydir. Uzunca bir yolu ancak uzun ve meşakkatler sonucu katedebilmişlerdir.
Bu kezde kaderlerine bilip bilmedikleri yaban elleri çıkmıştır. Tehlikeli yolculuk ve varacakları yerde tehlikeli düşmanları onları bekliyordu.
Şu şiirde onların bu göç olayını hikaye etmektedir.
 
Dövülür davullar iniler dağlar,
Harbiler çağrışır analar ağlar.
Gürleyip Feyhana konduğu çağlar,
Şemsettinden ubur etti Beydilli
 
Kadıoğlu Yusuf Paşa gelende,
Yalan dünya benim derdi Beydilli,
Seksen bin evla Rakka’ya iskan olanda,
Tayı muvaliyi kırdı Beydilli.
 
Şiirde iskana tabi tululan insan sayısının 80 bin olduğu görülüyor. Ancak bunların yanında 4 bin kişide çalgıcılar grubu(aptallar) olduğu söylenenler arasındadır. İskan işi büyük bir disiplin ve takip altında yapılır. Devlet geriye kaçışları önlemek için çok sıkı tedbirler almıştır. Serin ve otlağı bol yaylalardan sıcak ve susuz çöl bölgesine gitmenin acı ve burukluğunu şu dörtlük en iyi şekilde yansıtmaktadır.
 
Uzun yaylardan konup göçerken,
Soğuk sulu badeleri içerken,
Al sofraya türlü taam açarken,
Seyredin neye vardı halimiz.
 
Baraklıların kendi sözlü tarihlerine göre Colab’a sürülme nedenleri civar köylerin kendilerini devlete şikayet etmelirinin yanında, adlarının karıştığı devlete ait bir posta arabasının soyulmasıdır. Bununla ilgili devletin kendileri hakkında verdiği sürgün kararını aşiret iler gelenleri bir araya gelerek müzakere ederler. Tabi bu toplantıda çeşitli görüşler ileri sürülür. İşte bununla ilgili bir dörtlük,
 
Feriz beyden Muslu beye bir selam,
Gelin bu ellerden göçelim dedi.
Ali Osman oğluna karşı durulmaz,
Vakitken arayı açalım dedi.
 
Uzun, yorucu ve zahmetli bir yolculuktan sonra devletin denetiminde yeni iskan bölgesine vasıl olunur. Burası artık onlarında deyimiyle bilip bilmedikleri yaban elleridir. Başlarına gelenler ancak düşlerinde bile göremiyecekleri olaylardır. Sıcak çöl ikliminin altında yanık yürekleriyle birlikte şimdi kendileride yanacaklardır. Acı ve hüzünlü günler anların her şeyini acılı kılacaktır. Yaşantılarını türkülerini ve öykülerini kara gün, kara yazgı ve kara haber onların içlerini karartacaktı. Kısaca tatsız, tuzsuz bir yaşamın içindelerdi artık. Ne gergiler kurdukları günler kalmıştı nede soğuk sulu badeleri, her şeyleri kararmıştı.
Oysa yaşamları iyi, keyifleri yerindeydi, urum dedikleri Anadoluda, Anadolu bereket dolu, sevgi ve huzur doluydu onlar için. Yurt olmuştu, vatan olmuştu Anadolu.
Bir ikindi namazı çadırlar yıkıldı, ihtiyarlar atlandı, insanlar, hayvanlar, göç oldu yola. Katarın başına mayanın hası getirildi ve iskan başının işaretiyle yola koyuldular. Bu kez yönlerin güneye çevirmişlerdi. Yollar kat edildi, yaylalar, ovalar dağlar aşıldı. Fırat, bu günkü Carablus’un hemen güneyinden, Şemsettinden geçilerek Colab’a ulaşıldı. Colap ve Rakka Anadolunun kuzey Suriye ile kesiştiği nokta. Yağmurun, suyun ve doğa nimetlerinin az olduğu yer. Öteden beri devletin cezalandırmak istediği toplulukların gönderildiği sürgün yeri. Sıcak, susuz, çöl ikliminin hakım olduğu ıssız bucaksız bir yer buralar. İlkel bedevi arap aşiretlerinin kendilerininden başkasına yaşama hakkı tanımadıkları, devlet otoritesinin bitme noktasında olduğu bölgedir burası.
Baraklılar buralara daha önce belirlenen esas üzerine bir düzen içinde yerleştirilirler. İskan başı Feriz bey buralarda yaşanılmayacağını anlayınca oymağın kalabalık bir kısmıyla Aceme yani irana geçer. Beydilininin diğer obaları, Baraklar ve öteki Türk toplulukları 19. yüz yıla kadar Rakka’da kalırlar. Kendilerin, tehlikeli düşmanları Arap boylarına kabul ettirirler. Ancak buradada meydana gelen bir kervan saygğunundan yine onlar sorumlu tutulur. Bu kezde devletin takibine maruz kalırlar. Halep Valisi Abbas Paşa bunların üzerine yürüyerek Colab’ı dağıtır. Abbas Paşaya yenilen Beğdilli, Barak ve diğer oymaklar Colabı ter ederek dağılırlar. Rakkadan ayrılan Beğdillilerin önemli bir kısmı Gaziantepin güneyine Sacur suyu ve Oğuzeli civarına yerleşilirler. Ancak Lozan sınır antlaşmasıyla bu boyun bir çok oba ve köyleri sınırlarımız dışında suriyede kalmımştır. Baraklara gelince onlarda yazımızın başında sınırlarını belirttiğimiz topraklara yerleştiler ve buraya kendi adlarını verdiler. Buralar ondan sonra Barak Ovası olarak anılmaya başlandı. Fırattan Oğuzeli kuzeyde Nizip dahil bu geniş topraklar üzerinde yaşayan Baraklar kendi töre, gelenek, örf ve adetlerinin sentezi olan kültürünüde günümüze kadar korumuşlardır.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz. Karkamış ve aBarak ikiside zengiliklerin yatağıdır. Birincisi tarihin, diğeri bereketin ve kültürün. Bu nedenle her ikisidie araştırmacıların ilgi alanı olmuştur. Birçok tarihi değerler, belgeler ile Türkmenlerin birçok töre ve adetleri buralarda araştırılmıştır. Diyebiliriz ki tarih ve kültür iç içedir bu yerlerde. Bizlere düşen görev bu değerleri araştırmak ve değerlendirmek, aynı zamanda korumaktır. Türkiye bu değerlerle dop doludur. Yeterki onlar tarihin karanlığından gün ışığına çıkartılabilsin. Ancak her tarihi değer kendi mekanında değerini bulur. Bu kural dünyaca geçerliliğini giderek artırmaktadır. Bir zamanlar Karkamıştan kaçırılan, yağmalanan tarihi değerlerin yeri Louvre ve British müzelir olmamalıdır. Evet onlar kendi mekanlarında daha değer anlam ifede etmektedirler. İşte Karkamıştan kaçırılan bu tarihi değerlerin iadeside insanlığa saygının ifadesidir. Bilelim ki tarih; insan zaman ve bir mekazn içinde olur. Bu üç unsur tarihi olguların oluşum halkasıdır. O aynı zamanda insanlığın ortak ürünüdür. Bu nedenle tarih yağmalcılğına son verilmelidir.
GAP kapsamı içinde yer olan bu yöre ileriki yallırda ekonomki ve sosyal yapı sakımından dahada ileri noktalara gelecektir. Başaklar bire on yerine 4050 verecek, fıstık cummasından dahada kırmızılaşacak ve toprak şaka şaka yarılmayacak susuzluktan. Mavi göğün altında yeşil bir ova uzanacak Fırattan taa Kilis’e dek. Harandan Elbeyli ve Oğuzeli ovalarıyla bir yeşilin uzantısı gibi. Boz kanatlı üveyikler uçuşacak göklerinde. Ve bakir Barak Topraklarından bereket fışkıracak.
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol